Kayıtlar

"Ne İşimize Yarayacak?" Sorusu ve İklim Krizinde Bilimin Rolü

Resim
  Iklim Inovasyon "Ne İşimize Yarayacak?" Sorusu ve İklim Krizinde Bilimin Rolü Bir hocamızın söylediği çarpıcı bir söz var: “Yeni bir şey bulabilmen için, ne işe yarayacağını bilmediğin şeylerle uğraşmalısın.” Bu söz aslında sadece bilimi değil, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesini ve karbon politikalarını da doğrudan ilgilendiriyor. Taklit Etmek: Hep Geriden Gelmek Türkiye’de bilimsel üretim çoğu zaman “başkaları yaptı, biz de yapalım” anlayışıyla ilerliyor. Rüzgâr türbini? Onlar yapmış, biz de üretelim. Güneş paneli? Onlar geliştirmiş, biz de kuralım. Karbon ticareti? AB başlatmış, biz de uyum sağlayalım. Bu yaklaşım kötü değil; taklit, öğrenmenin bir aşamasıdır. Ancak seni sadece bugüne taşır. Gerçek yenilik ise yarına götürür. Yenilikçi Bilim: "Boş İş" Gibi Görünenin Peşinde Gitmek Gerçek dönüşüm, işe yarayıp yaramayacağı belli olmayan araştırmalardan doğar. Atmosferde karbonu yakalayıp bazalt kayalarda sabitlemek (örneğin SpiraBas™ gibi girişimler). İ...

Özel Eğitimde Sürdürülebilirlik: Ekopedagoji Perspektifi

Resim
  Özel Eğitimde Sürdürülebilirlik: Ekopedagoji Perspektifi Günümüz dünyasında sürdürülebilirlik yalnızca çevresel bir mesele değil; aynı zamanda toplumsal adalet, eşitlik ve kapsayıcılıkla da yakından ilişkili. Bu noktada özel eğitim alanı sürdürülebilirlik düşüncesinin en canlı biçimde hayat bulabileceği alanlardan biri. Çünkü özel eğitim, bireylerin potansiyellerini açığa çıkarırken aynı zamanda “herkes için erişilebilir bir gelecek” vizyonunu da somutlaştırır. 1. Ekopedagoji: Doğayı Öğretmenin Ötesinde Bir Yaşam Felsefesi Ekopedagoji, Paulo Freire’nin eleştirel pedagoji anlayışından beslenerek ortaya çıkmış bir yaklaşım olup, bireylerin doğayla ilişkilerini yeniden kurmalarını ve ekolojik krizlere karşı farkındalık geliştirmelerini hedefler (Gadotti, 2008). Özel eğitim bağlamında ekopedagoji şu soruları gündeme getirir: Öğrencilerimiz doğayı sadece “uzaktan gözlenen” bir alan olarak mı görecek, yoksa onunla doğrudan ilişki kurabilecek mi? Çevreyle ilgili öğrenmeler gü...

Bilim, Şüphe ve Tartışma: Chemtrails Üzerine Türkiye’den Bir Deneyim

Resim
  Bilim, Şüphe ve Tartışma: Chemtrails Üzerine Türkiye’den Bir Deneyim Geçtiğimiz aylarda, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konularında bilgili bir akademisyen, sosyal medyada bir chemtrails sempozyumu paylaştı. Paylaşımına eklediği “bunlar varken düşmana gerek yok” ifadesi, tartışmanın tonunu belirledi ve katılımcılara yönelik bir hedeflemeyi içeriyordu. Ben de bu paylaşımı görünce blogumda “ Bilim dogma olabilir mi? ” başlıklı yazımı paylaştım. Burada bilimin şüpheyle, deneyle ve testle ilerlediğini; kesin yargılar ve dogmaların bilimsel etikle bağdaşmadığını vurguladım. Ardından birisi, sempozyum katılımcılarından birini (manken-oyuncu) hedef gösteren bir yorum yaptı; ben de yanıt olarak, “Bu tür araştırmalar bilim insanları tarafından yapılmalı, mankene kalmışsa bu iş…” dedim. Hocamızın cevabı ise şöyle oldu: “Devlet bize bu zırvalıkları araştırmak için para vermiyor, cesaretiniz varsa oturup bilimsel konuşalım.” Burada dikkat çeken nokta şuydu: Hocamız, iddiaları...

Bilimsel Sorgulama Türkiye’de Neden Zor?

Resim
  Bilimsel Sorgulama Türkiye’de Neden Zor? Cahit Arf’tan Günümüze, AI ve İklim Perspektifiyle Giriş: Merak ve Cesaretin Kıvılcımı 1960’larda bir konferansta Cahit Arf, nadir sorulan bir soruyu ortaya attı: “Makine düşünebilir mi?” O dönem için sıradışıydı; çünkü henüz bilgisayarlar yaygın değildi, AI henüz bir kavram olarak yeni doğuyordu. Arf’ın sorusu, sadece teknolojiyi değil, bilimsel merak ve sorgulama cesaretini de simgeliyordu. Bugün yapay zekâ tartışmalarında hâlâ yankı bulan bu sorunun Türkiye’de bir akademik mirası olması gerekirken, vizyon çoğunlukla kurumsallaşamadı. Türkiye’de Bilim: Takipçi Kültür Türkiye’de bilimsel üretim tarih boyunca genellikle Batı’yı takip etme üzerine kuruluydu. 1980’lerde AI ve mühendislik bölümleri açıldı. 1990’larda robotik ve doğal dil işleme alanlarında ilk adımlar atıldı. Ama çoğu akademisyen yenilikçi araştırma yerine literatürü takip etmekle yetindi . Sonuç: Bilimsel üretim, bilgi tüketimiyle sınırlı kaldı. Cahit Ar...

EN-ROADS ve Büyük Oyuncular: Simülasyonun Gücü, Gerçeğin Sınırları

Resim
  🌍 EN-ROADS ve Büyük Sermaye: Bir Simülasyonun Sınırları, İhtimalleri ve Çıkar Alanları Not: Bu yazı, herhangi bir kurum ya da kuruluşu hedef alma amacı taşımaz. Amaç, iklim politikaları, simülasyon araçları ve büyük sermaye yapıları arasındaki ilişkiyi sorgulamak ve bu alandaki çıkar dinamiklerini görünür kılmaktır. EN-ROADS gibi araçlar, bilimsel doğruluğu yüksek, şeffaf yapılar sunarken; bu araçların nasıl kullanıldığı, hangi anlatılara alan açtığı ve hangi bakış açılarını dışarıda bıraktığı da tartışılmalıdır. İklim krizine çözüm üretme çabası, yalnızca bilimsel değil aynı zamanda politik, ekonomik ve hatta ideolojik bir zeminde ilerliyor. Bu zeminde araçlar, modeller, anlatılar ve simülasyonlar yalnızca bilgi üretmez; yönlendirir, çerçeve çizer ve çoğu zaman “meşru çözümler”i belirler. Bu yazıda, Rockefeller Vakfı gibi güçlü aktörlerin iklim çözümleri alanındaki olası çıkarlarını ve bunların EN-ROADS iklim simülasyon aracıyla nasıl kesişebileceğini iki perspektiften ele...

Bilim, Dogma Olabilir mi?

  🔥 Bilim, Dogma Olabilir mi? Gazali’den Günümüze Bilimsel Teorilerin Sorgulanabilirliği Üzerine Bir Düşünce Denemesi "Bilime inanıyorum." Bu söz, günümüzde sıkça duyduğumuz ve çoğu zaman büyük bir güven ifadesi gibi kullanılan bir cümle. Ancak bilime inanmak, onun eleştirilemez ve sorgulanamaz olduğu anlamına mı gelir? Yoksa bilim, sorgulamanın ta kendisi değil midir? Bu yazıda, bilimsel teorilerin geçiciliği, dogmalaşma riski ve felsefi temelleri üzerine; Gazali’nin çağlar ötesi bir örneğinden yola çıkarak eleştirel bir perspektif geliştireceğiz. 🔥 Gazali ve Ateşin Yakması: Nedenselliğe Bir İtiraz İslam düşünürü Gazali , o dönem felsefecilerinin savunduğu " ateş pamuğu yakar " şeklindeki nedensellik anlayışına karşı çıkar. Der ki: “Biz sadece ateşin pamuğu yakmasını alışkanlıkla gözlemliyoruz. Bu, zorunlu bir neden-sonuç ilişkisi değildir. Allah dilerse bu düzeni bozabilir.” Bu, sadece teolojik bir argüman değil; aynı zamanda epistemolojik bir devri...

"Topraktan Kopan İnsan: Doğayla Duygusal Kopuşun Sessiz Çığlığı"

Resim
  🌍 "Topraktan Kopan İnsan: Doğayla Duygusal Kopuşun Sessiz Çığlığı" Giriş: Bir çocuk elma ister. Annesi marketten alır. Çocuk, elmanın ağaçta büyüdüğünü, toprağın kokusunu, güneşte olgunlaşma sürecini bilmez. O çocuk büyür. İklim değişikliği hakkında sayısız grafik görür ama hiçbirini hissetmez . İşte mesele burada başlıyor: Doğayla olan duygusal bağ koptu. Ve bu kopuş, iklim krizinden bile daha sessiz ama belki de daha tehlikeli. 📌 Doğayı Nerede Kaybettik? Eskiden doğa, yaşamın merkeziydi. Ekmeği o pişirirdi. Hastalığı o iyileştirirdi. Hikâyeleri o anlatırdı. Ama modern hayatın ritmi, insanı topraktan uzaklaştırdı. Topraktan kopan insan, anlamdan da koptu. Kültürel Kırılma Anları: Japonya : Eskiden her pirinç tanesi için teşekkür edilir, tarlaya eğilerek selam verilirdi. Şimdi pirinç, otomatik makinalarla işleniyor, teşekkür yerini vergiye bıraktı. Peru (And Dağları) : Quechua halkı, dağlara “Apu” (kutsal büyükbaba) derdi. Her yıl adaklar s...

Kör Adamlar, Fil ve Komplolar: Gerçeğe Giden Yolda Kördüğüm

Resim
  🌍 Kör Adamlar, Fil ve Komplolar: Gerçeğe Giden Yolda Kördüğüm “Filin yalnızca hortumuna dokunan onu yılan sanar; ama belki de daha dikkatli bakmamız gereken, neden yılan sandığıdır.” Hint Anlatısından İlhamla 🐘 Kör Adamlar ve Fil: Eski Bir Hikâyeden Bugüne Altı kör adamın bir fili tanımlamak için bir araya geldiği Hint hikâyesi, aslında günümüzdeki tartışmaların da aynasıdır. Her biri filin bir yerine dokunur: Hortum, kuyruk, diş, kulak, gövde... Ve her biri kendi deneyimini "gerçek" sanır. Tartışma büyür. Oysa hiçbirinin yanıtı tam değildir. Bugün iklim değişikliği , küresel krizler ve sürdürülebilirlik meseleleri de benzer bir karmaşanın içindedir. 🌪️ Bir Yanda: HAARP, Chemtrail ve “Gizlenen Gerçekler” Bazıları şunu savunuyor: Hava modifikasyon teknolojileriyle (HAARP) iklimler yapay olarak değiştiriliyor. Uçaklardan yayılan izler (chemtrail) sadece su buharı değil, bilinçli olarak atmosfere salınan kimyasallar. Orman yangınları, mega şirketlerin a...

Nostos Algos: Eve Dönüşün Acısı

Resim
  Nostos Algos: Eve Dönüşün Acısı İnsanın yuvası doğaydı. Beton duvarlar değil, mağara duvarlarıydı evi. Ağaç dallarıydı çatısı, eğrelti otlarıydı yatağı. Meyve, sebze, kök ve tohum — hepsi bir sofranın adıydı. Yemek dediğimiz şey; toplamak, bulmak, paylaşmaktı. Kaşık, dağ çalısından yapılırdı. İlaç, taze ısırganın içindeki iyilikti. Gökyüzü; hayallerin üst sınırıydı, bir sonsuzluk öğretmeniydi. Dalgalar, bilinmeyene çağrıydı; bazen yutardı, bazen kurtarırdı. Kışın gelen kar, mikropların kırılmasıydı, doğanın kendini iyileştirmesi. Toprak ana ydı. Damarlarımızdaki kan gibi akan derelerdi yaşam kaynağımız. Su, su gibi azizdi. Hayvanlar sadece et değil; yol arkadaşı, kış günlerinde son sığınaktı. Koyunlar; yün, et ve yaşamın sıcak tarafıydı. Yaylalar bugünkü anlamda tatil değil; yeniden bağ kurma yeriydi. Kışlaklar; dinlenme, inziva ve hazırlık zamanıydı. Ekin umut, tohum ise mirastı. Tohum saklanırdı; çünkü yarın bilinmezdi. 🌿 Ve sonra ne oldu? Bu dünya arkamız...

Balta Gitti, Niyet Kaldı: Sıfır Karbonla Doğayı Katletmek

Resim
Balta Gitti, Niyet Kaldı: Sıfır Karbonla Doğayı Katletmek 1. GİRİŞ – DÖNÜŞMEYEN ZİHİNLER, DEĞİŞEN ARAÇLAR Bir zamanlar insanlar baltalarla ormanları kesiyordu. Ağacın canına kastederken elleri kirleniyordu, kalpleri de... Şi mdi ise eller temiz: parmaklar ekranlara dokunuyor, komutlar yapay zekaya veriliyor, enerji temiz ama niyet aynı. Doğa yine ölüyor. Yalnızca öldürme biçimimiz değişti. Teknoloji ilerliyor, karbon sıfırlanıyor, yeşil enerji çoğalıyor. Ama insanın doğaya bakışı değişmediği sürece, yıkım yalnızca şekil değiştirerek devam edecek . Baltanın yerini güneş paneli, testerenin yerini hidrojen enerjisi alıyor. Ama niyet hâlâ hükmetmek, hâlâ sahip olmak, hâlâ doğayı dönüştürmek. Küresel ısınmayı 1.5 dereceyle sınırlamaya çalışıyoruz. Ama neden 0 derece değil? Çünkü yalnızca sıcaklıkla değil, sistemin ruhuyla mücadele etmemiz gerektiğini biliyoruz. İklim krizinin görünmeyen yüzü, aslında bir niyet krizi . 2. ARAÇLARIN MASUMİYETİ – FOSİL GİTTİ, AMA ZİHNİYET AYNI KALDI ...