Nostos Algos: Eve Dönüşün Acısı
Nostos Algos: Eve Dönüşün Acısı İnsanın yuvası doğaydı. Beton duvarlar değil, mağara duvarlarıydı evi. Ağaç dallarıydı çatısı, eğrelti otlarıydı yatağı. Meyve, sebze, kök ve tohum — hepsi bir sofranın adıydı. Yemek dediğimiz şey; toplamak, bulmak, paylaşmaktı. Kaşık, dağ çalısından yapılırdı. İlaç, taze ısırganın içindeki iyilikti. Gökyüzü; hayallerin üst sınırıydı, bir sonsuzluk öğretmeniydi. Dalgalar, bilinmeyene çağrıydı; bazen yutardı, bazen kurtarırdı. Kışın gelen kar, mikropların kırılmasıydı, doğanın kendini iyileştirmesi. Toprak ana ydı. Damarlarımızdaki kan gibi akan derelerdi yaşam kaynağımız. Su, su gibi azizdi. Hayvanlar sadece et değil; yol arkadaşı, kış günlerinde son sığınaktı. Koyunlar; yün, et ve yaşamın sıcak tarafıydı. Yaylalar bugünkü anlamda tatil değil; yeniden bağ kurma yeriydi. Kışlaklar; dinlenme, inziva ve hazırlık zamanıydı. Ekin umut, tohum ise mirastı. Tohum saklanırdı; çünkü yarın bilinmezdi. 🌿 Ve sonra ne oldu? Bu dünya arkamız...