Kayıtlar

Aralık, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Elma Çürüğü, Ayva Çürüğü ve Annelerin Bilgeliği

Resim
  🍏 Elma Çürüğü, Ayva Çürüğü ve Annelerin Bilgeliği Geleneksel sezgi ile modern bilimin beklenmedik buluşma noktası Çocukluğumda annem bize küçük ama güçlü bir kural öğretmişti: “Elma çürüğünü asla yemeyin, azıcık bile çürük varsa kesin atın. Ayva çürüğü hafifse yiyebilirsiniz.” O zamanlar bunun “annelik tecrübesi” olduğunu düşünürdüm. Bugünse anlıyorum ki bu cümle, kültürel bilgelik ile bilimsel gerçeklerin tam ortasında duran bir rehbermiş. 🍏 Elma Neden Daha Risklidir? Elmada çürümeye en sık neden olan mantar Penicillium expansum ’dur. Bu canlı, görünmeyen tüpler aracılığıyla meyvenin iç dokularına ilerleyen patulin adlı bir toksin üretir. Toksin: gözle görünmeyen bölgelere yayılır, mide bulantısı ve bağırsak irritasyonuna yol açabilir, ısıya dayanıklı olduğu için kaynatıldığında bile yok olmaz. Bu nedenle elmanın çürük kısmını kesmek çoğu zaman yeterli değildir. Annemizin “elma çürüğünü yemeyin” uyarısının biyokimyasal karşılığı tam da budur. Sezgi, y...

Değirmen Hakkı ve Folda Kalan Son Yumurta

Resim
  Değirmen Hakkı ve Folda Kalan Son Yumurta Un tozu, tavuk folluğu ve kaybolan bir yaşam biçimi Trabzon’un Akçaabat ve Çarşıbaşı ilçelerinin yüksek köylerinde su ile çalışan taş değirmenler vardı. Benim çocukluğumda bu değirmenler, yalnızca un öğütülen yerler değil; köyün kalbi, haber merkezi, sohbet durağı ve bekleme salonuydu. Annemle birlikte değirmene gittiğimizde, önce su sesini duyardık. Ark’tan gelen su, çarkı döndürür; taş, ağır ağır mısırı öğütmeye başlardı. İçeri girdiğimizde ise başka bir dünya vardı: sıraya girmiş köylüler, elinde çuvalıyla bekleyenler, çocukların meraklı bakışları, un tozunun havada dans edişi… Ve çok önemli, yazılı olmayan bir kural: Her öğütülen undan mutlaka bir miktar bırakılırdı. Taşın üstüne, pencere kenarına, ya da değirmenin uygun bir köşesine… Bu paya “ Değirmen Hakkı ” denirdi. Kimse uzun uzun açıklamazdı belki ama hepimiz bilirdik: Bu, değirmene, onu ayakta tutan emeğe, suyun gücüne ve orada yaşayan bütün canlılara ayrılan paydı....

İyileşmenin Paradoksu: Fazla Doğru, Doğruyu Bozar

Resim
  İyileşmenin Paradoksu: Fazla Doğru, Doğruyu Bozar 1. Doğanın Dili: Denge, Mükemmellik Değil Uyum Üzerine Kurulu İnsan, doğadan kopup kendi konfor alanını büyüttükçe, yaşamanın “en iyi şartları” altında daha uzun yaşayacağını sandı. Daha çok vitamin, daha çok konfor, daha çok kontrol… Oysa doğa, mükemmelliği değil dengeyi sever. Beden, zihin ve çevre sürekli etkileşim hâlindedir. Fazlası da eksiği de aynı ölçüde zarar verir. Bilim bu durumu homeostaz kavramıyla açıklar: Her canlı sistem, iç ortamını sabit tutmaya çalışır. Fazla müdahale — fazla ilaç, fazla besin, fazla rahatlık — bu iç dengeyi sarsar. Tıpkı aşırı sulanan bir bitkinin köklerinin çürümesi gibi. 2. Az Zararlı, Bazen Faydalıdır: Hormesis Yasası Doğada paradokslar vardır. Zehir, dozunda ilaç olabilir; stres, dozunda büyümeyi tetikler. Bu olguya bilim “ hormesis etkisi ” der. Az dozda toksin veya stres organizmayı güçlendirir. Aşırı doz ise sistemi çökertebilir. Güneş ışığı örneği: Azı D vitamini ü...