Kayıtlar

Ağustos, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bilim, Şüphe ve Tartışma: Chemtrails Üzerine Türkiye’den Bir Deneyim

Resim
  Bilim, Şüphe ve Tartışma: Chemtrails Üzerine Türkiye’den Bir Deneyim Geçtiğimiz aylarda, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konularında bilgili bir akademisyen, sosyal medyada bir chemtrails sempozyumu paylaştı. Paylaşımına eklediği “bunlar varken düşmana gerek yok” ifadesi, tartışmanın tonunu belirledi ve katılımcılara yönelik bir hedeflemeyi içeriyordu. Ben de bu paylaşımı görünce blogumda “ Bilim dogma olabilir mi? ” başlıklı yazımı paylaştım. Burada bilimin şüpheyle, deneyle ve testle ilerlediğini; kesin yargılar ve dogmaların bilimsel etikle bağdaşmadığını vurguladım. Ardından birisi, sempozyum katılımcılarından birini (manken-oyuncu) hedef gösteren bir yorum yaptı; ben de yanıt olarak, “Bu tür araştırmalar bilim insanları tarafından yapılmalı, mankene kalmışsa bu iş…” dedim. Hocamızın cevabı ise şöyle oldu: “Devlet bize bu zırvalıkları araştırmak için para vermiyor, cesaretiniz varsa oturup bilimsel konuşalım.” Burada dikkat çeken nokta şuydu: Hocamız, iddiaları...

Bilimsel Sorgulama Türkiye’de Neden Zor?

Resim
  Bilimsel Sorgulama Türkiye’de Neden Zor? Cahit Arf’tan Günümüze, AI ve İklim Perspektifiyle Giriş: Merak ve Cesaretin Kıvılcımı 1960’larda bir konferansta Cahit Arf, nadir sorulan bir soruyu ortaya attı: “Makine düşünebilir mi?” O dönem için sıradışıydı; çünkü henüz bilgisayarlar yaygın değildi, AI henüz bir kavram olarak yeni doğuyordu. Arf’ın sorusu, sadece teknolojiyi değil, bilimsel merak ve sorgulama cesaretini de simgeliyordu. Bugün yapay zekâ tartışmalarında hâlâ yankı bulan bu sorunun Türkiye’de bir akademik mirası olması gerekirken, vizyon çoğunlukla kurumsallaşamadı. Türkiye’de Bilim: Takipçi Kültür Türkiye’de bilimsel üretim tarih boyunca genellikle Batı’yı takip etme üzerine kuruluydu. 1980’lerde AI ve mühendislik bölümleri açıldı. 1990’larda robotik ve doğal dil işleme alanlarında ilk adımlar atıldı. Ama çoğu akademisyen yenilikçi araştırma yerine literatürü takip etmekle yetindi . Sonuç: Bilimsel üretim, bilgi tüketimiyle sınırlı kaldı. Cahit Ar...

EN-ROADS ve Büyük Oyuncular: Simülasyonun Gücü, Gerçeğin Sınırları

Resim
  🌍 EN-ROADS ve Büyük Sermaye: Bir Simülasyonun Sınırları, İhtimalleri ve Çıkar Alanları Not: Bu yazı, herhangi bir kurum ya da kuruluşu hedef alma amacı taşımaz. Amaç, iklim politikaları, simülasyon araçları ve büyük sermaye yapıları arasındaki ilişkiyi sorgulamak ve bu alandaki çıkar dinamiklerini görünür kılmaktır. EN-ROADS gibi araçlar, bilimsel doğruluğu yüksek, şeffaf yapılar sunarken; bu araçların nasıl kullanıldığı, hangi anlatılara alan açtığı ve hangi bakış açılarını dışarıda bıraktığı da tartışılmalıdır. İklim krizine çözüm üretme çabası, yalnızca bilimsel değil aynı zamanda politik, ekonomik ve hatta ideolojik bir zeminde ilerliyor. Bu zeminde araçlar, modeller, anlatılar ve simülasyonlar yalnızca bilgi üretmez; yönlendirir, çerçeve çizer ve çoğu zaman “meşru çözümler”i belirler. Bu yazıda, Rockefeller Vakfı gibi güçlü aktörlerin iklim çözümleri alanındaki olası çıkarlarını ve bunların EN-ROADS iklim simülasyon aracıyla nasıl kesişebileceğini iki perspektiften ele...

Bilim, Dogma Olabilir mi?

  🔥 Bilim, Dogma Olabilir mi? Gazali’den Günümüze Bilimsel Teorilerin Sorgulanabilirliği Üzerine Bir Düşünce Denemesi "Bilime inanıyorum." Bu söz, günümüzde sıkça duyduğumuz ve çoğu zaman büyük bir güven ifadesi gibi kullanılan bir cümle. Ancak bilime inanmak, onun eleştirilemez ve sorgulanamaz olduğu anlamına mı gelir? Yoksa bilim, sorgulamanın ta kendisi değil midir? Bu yazıda, bilimsel teorilerin geçiciliği, dogmalaşma riski ve felsefi temelleri üzerine; Gazali’nin çağlar ötesi bir örneğinden yola çıkarak eleştirel bir perspektif geliştireceğiz. 🔥 Gazali ve Ateşin Yakması: Nedenselliğe Bir İtiraz İslam düşünürü Gazali , o dönem felsefecilerinin savunduğu " ateş pamuğu yakar " şeklindeki nedensellik anlayışına karşı çıkar. Der ki: “Biz sadece ateşin pamuğu yakmasını alışkanlıkla gözlemliyoruz. Bu, zorunlu bir neden-sonuç ilişkisi değildir. Allah dilerse bu düzeni bozabilir.” Bu, sadece teolojik bir argüman değil; aynı zamanda epistemolojik bir devri...

"Topraktan Kopan İnsan: Doğayla Duygusal Kopuşun Sessiz Çığlığı"

Resim
  🌍 "Topraktan Kopan İnsan: Doğayla Duygusal Kopuşun Sessiz Çığlığı" Giriş: Bir çocuk elma ister. Annesi marketten alır. Çocuk, elmanın ağaçta büyüdüğünü, toprağın kokusunu, güneşte olgunlaşma sürecini bilmez. O çocuk büyür. İklim değişikliği hakkında sayısız grafik görür ama hiçbirini hissetmez . İşte mesele burada başlıyor: Doğayla olan duygusal bağ koptu. Ve bu kopuş, iklim krizinden bile daha sessiz ama belki de daha tehlikeli. 📌 Doğayı Nerede Kaybettik? Eskiden doğa, yaşamın merkeziydi. Ekmeği o pişirirdi. Hastalığı o iyileştirirdi. Hikâyeleri o anlatırdı. Ama modern hayatın ritmi, insanı topraktan uzaklaştırdı. Topraktan kopan insan, anlamdan da koptu. Kültürel Kırılma Anları: Japonya : Eskiden her pirinç tanesi için teşekkür edilir, tarlaya eğilerek selam verilirdi. Şimdi pirinç, otomatik makinalarla işleniyor, teşekkür yerini vergiye bıraktı. Peru (And Dağları) : Quechua halkı, dağlara “Apu” (kutsal büyükbaba) derdi. Her yıl adaklar s...