İslam medeniyetinde felsefe-bilim-teknoloji üçgeninden bir bakış.

 

🔺 I. Altın Çağ: Teknoloji – Bilim – Felsefe Üçgeninde Yükseliş (8.-13. yüzyıllar)

İslam medeniyetinin altın çağı, özellikle Abbâsîler döneminde (özellikle Harun Reşid ve Me’mun dönemlerinde) zirveye ulaşmıştır. Bu dönemde:

  • Bağdat'taki Beytü’l-Hikme (Bilgelik Evi), Antik Yunan, İran, Hint metinlerinin çevrildiği, geliştirildiği ve yeni fikirlerin doğduğu bir merkezdi.

  • Farabi, İbn Sina, Biruni, İbn Rüşd, İbn Heysem gibi bilim insanları fizik, tıp, astronomi, mantık ve matematikte devrimsel katkılar sundular.

  • Teknoloji, su saatleri, otomatik makineler (Benu Musa kardeşler, El-Cezeri), hassas astronomik aletler gibi inovasyonlarla gelişti.

  • Felsefe, Yunan mirasının İslamî düşünceyle sentezlenmesi sayesinde yeni bir akıl yürütme evreni oluşturdu.

🎯 Bu Dönemin Temel Dinamiği:

  • Kur’an’ın “oku”, “düşün”, “aklet” gibi emirlerinin pratiğe dönüştüğü bir çağdı bu.

  • Peygamberimizin “ilim Çin'de bile olsa gidip alınız” hadisi, o dönemin zihniyetini şekillendirmişti.

  • Fetih sonrası gelen çokkültürlü yapı, fikir çoğulluğunu ve çeviri faaliyetlerini teşvik etti.

  • Zekat ve vakıf sistemleri, bilimsel çalışmaları finanse etti, bilgiye erişimi yaygınlaştırdı.


🔻 II. Çöküş: Üçgenin Kenarlarında Kırılma (13. yüzyıldan itibaren)

🧠 1. Felsefi Düşüncenin Bastırılması

  • Gazali'nin “Tehafütü’l-Felasife” (Filozofların Tutarsızlığı) adlı eseriyle birlikte, akılcı felsefe ciddi eleştiriler aldı.

  • Gazali'nin amacı felsefeyi tamamen yok etmek değildi, ama sonucu itibarıyla felsefi düşünceye karşı bir çekince oluştu.

  • İbn Rüşd’ün görüşleri, Avrupa’da Rönesans’ı tetiklerken, İslam coğrafyasında marjinalleşti.

🧪 2. Bilim ve Teknolojide Gerileme

  • Moğol istilaları (özellikle 1258’de Bağdat’ın yıkımı), maddi ve entelektüel merkezleri yerle bir etti.

  • Yenilikten korkma, bid’at korkusuyla karıştırıldı. Yeni olan her şeyin “tehlikeli” olabileceği düşüncesi yayıldı.

  • Pozitif bilim, “dinle çelişebilir mi?” sorusuyla şüpheyle yaklaşılan bir alana dönüştü.

  • Vakıf sistemi, bilim yerine medreseye ve hukukçuluğa kaydı – kelam ve fıkıh öne çıktı, deneysel bilim geri plana düştü.

⛓️ 3. Siyasi Baskı ve Tek Adam Rejimleri

  • Halifeliğin sembolik hale gelmesiyle birlikte, sorgulayıcı birey değil, itaat eden tebaa istenmeye başlandı.

  • Bilim destekleyici olmaktan çıktı, iktidarları meşrulaştırıcı bir araca dönüştü.

  • Kütüphaneler kapatıldı, üretmek yerine korumak öncelik haline geldi.


📉 III. Dinî Metinlerin Yorumundaki Donma

Şimdi asıl meseleye gelelim: Kur’an mı bu üretimi durdurdu?

🔍 Hayır. Problem Kur’an değil, onun nasıl anlaşıldığıdır.

Kur’an:

  • Düşünmeye çağırır (Yunus 100, Araf 179, Gâşiye 17-20),

  • Gözlem yapmayı önerir (Mülk 3-4),

  • Sürekli olarak aklı kullanmayı öğütler (Bakara 73, Nahl 12, En'am 50).

Ama zamanla:

  • Kur’an’a yaklaşım “mutlak yorum” halini aldı, dinamik anlamlar sabit metinlere dönüştü.

  • “İçtihat kapısı” kapandı, yani dinî ve sosyal meselelerde yeni çözümler üreten bir metodoloji terk edildi.

  • Sünni ortodoksinin yükselişi, farklı yorumları “sapkınlık” olarak niteledi.

Dolayısıyla, sorun Kur’an’ın kendisi değil, onun tarihsel bağlamdan koparılıp, donmuş bir zırha dönüştürülmesidir.


🔄 IV. Avrupa’nın Sıçrayışı: İslam’ın Mirası ile Rönesans

Avrupa, İslam’ın altın çağında üretilen bilgiyle Rönesans’a, Reform’a ve Aydınlanma’ya yürüdü. Bunu yaparken:

  • İbn Rüşd ve İbn Sina'nın eserlerini Latinceye çevirdiler,

  • Deneysel bilimi, Roger Bacon, Copernicus, Kepler gibi isimlerle geliştirdiler,

  • Felsefe, bilim ve teknolojiyi birbirinden ayırmadan büyüttüler.

İslam dünyası ise:

  • Aynı mirası taşımasına rağmen, artık yorumlamıyor, koruyor, üretmiyor, tekrar ediyordu.


🔺 V. Ne Yapmalı? (Yeniden Üretmek İçin Teknoloji – Bilim – Felsefe Üçgenini Kurmak)

Bugün yapmamız gereken şey:

1. Felsefeyi Diriltmek

  • Eleştirel düşünceyi korkmadan konuşmak,

  • Din-bilim-felsefe üçlüsünü çatışma değil sentez içinde ele almak.

2. Bilimi Bağımsızlaştırmak

  • Bilimi yalnızca Batı’dan alınacak bir şey değil, doğayla uyumlu yerel bilgiyle sentezlenebilir bir süreç olarak görmek.

  • Bilimi tekrar gündelik yaşamın içine almak (eko-teknoloji, permakültür, biyotaklit vs.).

3. Teknolojiyi Toplum Merkezli Kullanmak

  • Tüketici değil üretici olmayı hedeflemek.

  • Teknolojiyi “yenilik için yenilik” değil, anlam ve değer üretmek için kullanmak.

4. Kur’an’la Yeniden Tanışmak

  • Onu dondurulmuş bir hukuk kitabı değil, “yaşayan bir anlam evreni” olarak okumak.

  • “Akletmeye” ve “üretmeye” davetini merkezde tutmak.


💡 Sonuç: Gerçek Uyanış Ne Zaman Başlar?

Gerçek uyanış; geçmişi yüceltmekle değil, eleştirel cesaretle yüzleşmekle başlar.
İslam medeniyeti bir dönem “bilimsel düşüncenin, teknolojik buluşların ve felsefi derinliğin” kesişiminde yükseldi.
Düştüğü yer de burasıydı.
Yeniden yükselebilmek için aynı üçgeni — ama bu kez çağın ruhuyla donatarak — kurmamız gerekiyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Probiyotik Tüketiyoruz, Ama Pestisitler Ne Diyor?

İnsanlığın Evrimi ve Yeni Eşik: Yapay Zeka Çağında Sürdürülebilirlik Arayışı

Bir Gezegen İçin Uyanış- Dohrnova Turrina'nın Kurucusundan Mesaj