Sınav Sisteminin İçinde Sıkışan Çocukluk: Bir Ülkenin Sessiz Krizi

 

Sınav Sisteminin İçinde Sıkışan Çocukluk: Bir Ülkenin Sessiz Krizi

Türkiye’de sınavla öğrenci alan okullar “başarı fabrikaları” olarak görülüyor. Öğretmenler çalışıyor, öğrenciler çalışıyor, veliler de bu sistemin taşıyıcı kolonları haline geliyor. Fakat bu yoğun çaba içinde kaybolan bir şey var: çocukluk.

Bu yazıda, Trabzon’da ya
şayan bir babanın 10 yaşındaki oğlu Mustafa’nın günlük rutininden yola çıkarak, ülkemizdeki çocukların neden giderek sürdürülemez bir yaşam döngüsünde büyüdüğünü bilimsel verilerle anlatacağım.


🌑 Bir Çocuğun Gününde Sadece 3 Saat Özgürlük Var

Mustafa’nın günü şöyle:

  • 07.00 uyanış

  • 07.30 yola çıkış

  • 08.30–16.30 okul

  • 17.30 eve varış

  • 17.30–19.00 yemek ve dinlenme

Saat 19.00’dan sonra ise geriye sadece 3 saat kalıyor.

Peki bu 3 saatte bir çocuk ne yapabilir?

  • Türkçe testi

  • Matematik testi

  • Fen testi

  • Sosyal testi

  • Kitap okuma

  • Aile ile sohbet

  • Arkadaş

  • Hobi

  • Odasını toplama

  • Doğa teması

  • Hayvan sevgisi

  • Kendini keşfetme

  • Uyku hazırlığı

Cevap net: Hiçbirini tam yapamaz.


📚 Bilimsel Gerçek: Aşırı Ödev Başarıyı Artırmaz

OECD, UNESCO ve Harvard Eğitim Fakültesi verileri çok net:

  • İlkokul ve ortaokul düzeyinde ev ödevinin akademik başarıya etkisi çok düşüktür.
    (Hattie, 2009)

  • Ev ödevi 1 saati geçtiğinde öğrenme verimi düşer, kaygı artar.
    (OECD, 2016)

  • Çocuklarda uzun süreli bilişsel yük kortizol hormonunu yükseltir, yani stres üretir.
    (Gunnar & Quevedo, 2007)

  • 10 yaşındaki bir çocuğun dikkat kapasitesi 45–60 dakikadır.

Yani “çok test = çok başarı” tamamen yanlış bir inanıştır.


🌲 Doğadan Kopan Çocuk İçsel Dayanıklılığını Kaybeder

Richard Louv’un “Doğa Yoksunluğu Bozukluğu” teorisi, çocukların doğadan uzaklaşmasıyla:

  • dikkat dağınıklığının,

  • kaygının,

  • özgüven düşüklüğünün

arttığını gösteriyor.

Mustafa’nın köye gidecek vakti yok.
Akrabasını ziyaret edecek vakti yok.
Ailesiyle sakin bir akşam geçirecek vakti bile yok.

Bu sadece bir çocuk değil; bütün bir ülkenin geleceği anlam kaybediyor.


👨‍👦 Bir Babanın Sorusundan Bir Ülkenin Gerçeği: “Ben bu çocuğu sisteme yedirmek istemiyorum.”

Bu cümle sadece bireysel bir isyan değil; eğitim sisteminin ruh sağlığına verdiği zararın sessiz bir kabulü.

Eğitim çocuğu büyütmelidir.
Biz ise çocuğu daraltıyoruz.

Öğretmenlerin emeği çok değerli, fakat sistem çocukları bir “başarı çıktısı” gibi kullandığı sürece hiçbir emek dengeyi kurtaramaz.


🌿 Çözüm: Sürdürülebilir Çocukluk Modeli

Bilimsel literatür, çocuk gelişim kuramları ve sürdürülebilir yaşam ilkeleri birleştiğinde, ortaya uygulanabilir bir çözüm çıkıyor:

Hafta içi:

  • 1 saatten fazla akademik yük olmamalı

  • 30 dakika aile teması

  • 30 dakika hobi

  • 30 dakika doğa/hayvan teması

  • 21.30 uyku

Hafta sonu:

  • Cumartesi hafif akademik tekrar + sosyal bağlar

  • Pazar köy günü (duygusal-psikolojik reset)

Bu model hem Mustafa’nın sınav başarısını korur hem de çocukluğunu geri verir.


🎯 Sonuç: Bir Çocuğun Zamanı Bir Ülkenin Geleceğidir

Sınavlar değişebilir, okul modelleri değişebilir…
Ama bir çocukluğun kaybı geri gelmez.

Türkiye’nin eğitim politikaları artık sadece test sonuçlarını değil, çocukların:

  • ruh sağlığını,

  • doğayla bağını,

  • kültürel köklerini,

  • aile ilişkilerini,

  • oyun hakkını

da merkeze almalıdır.

Çünkü başarı tam değildir;
eğer çocukluğun bedeliyle satın alınıyorsa.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilim, Dogma Olabilir mi?

İnsanlığın Evrimi ve Yeni Eşik: Yapay Zeka Çağında Sürdürülebilirlik Arayışı

Probiyotik Tüketiyoruz, Ama Pestisitler Ne Diyor?